27 Aralık 2019
Sayı: SYKB 2019/01 (48)

Gelecek işçi sınıfının olacaktır!
AKP-saray rejimi geleceğini savaşa endeksliyor
Erdoğan’a karşı Erdoğan taktiği
Gerici hesapların sonu yok
“Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul!”
Asgari ücret vergiden muaf tutulsun!
Metal Grup TİS süreci ve görevlerimiz
Gerçek bir sınıf mücadelesinin imkanları
Atamalarda güvenlik soruşturmaları sürecek
Burjuvazi bireyciliği ve bencilliği dayatıyor
Tarihsel dönem ve devrimci parti - 1
Proleter hareketin ve halk isyanlarının yeni dönemi
Teslim Demir… Gerçek bir yaşam filozofu!
Hong Kong’daki son gelişmeler üzerine
İngiltere seçimleri ve Brexit
Trump’ın azil sürecinde rezalet diz boyu
Fransa genel grevinden gözlemler
LSG Sky Chefs’te grev yasağı
Sosyalistlerin “kadın eylemleri”ne katılımları üzerine
AKP’nin genelgesi şiddeti ve baskıyı boyutlandırıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Atamalarda güvenlik soruşturmaları sürecek

 

Kamusal alanda yapılan atamalarda “güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması” sonucunda binlerce emekçi mağdur edildi ve halen de ediliyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ve arka arkaya yayınlanan KHK’larla, devlet memurluğuna ilişkin 657 sayılı Kanun’da değişiklikler yapılmıştı. Bir yandan kamuda kitlesel ihraçlar gerçekleştirilmiş, diğer yandan ise atamalarda KPSS puanının yanı sıra bazı meslek gruplarında mülakat ve her atama için güvenlik soruşturmaları zorunlu hale getirilmişti. O zamandan bu yana hem derece yapmış hem de mülakattan geçmiş kişinin atanmasının onaylanması için MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahalli mülki idare amirlikleri tarafından yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasından “temiz” raporu alınması şart koşuluyor.

CHP’li milletvekilleri tarafından geçen sene bu uygulamayı da kapsayan kanunda bazı maddelerin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurulmuştu. 29 Kasım 2019 tarihli Resmi Gazete’de AYM’nin konu hakkındaki kararı yayınlandı. AYM “vatandaşların kişisel veri niteliğindeki bilgilerinin memuriyete girişte değerlendirmeye tabi tutulmasının Anayasa’ya aykırı olduğuna” karar verdi ve bu düzenlemeyi iptal etti.

AYM’nin iptal ettiği güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması şartı, yeniden hazırlanan bir yasa teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Komisyonda kabul edilen maddelere göre “kamu hizmetlerinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacıyla” 657 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerden kaynaklı mağdur olanlara güya hakları geri verilecek. Fakat bu sefer de memuriyetlerin atanmasında, 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun kapsamında, tekrardan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması şartı getirildi. Yani sadece biçimsel bir oynama yapılarak, var olan uygulamanın olduğu gibi devam etmesi sağlandı.

Anayasa Mahkemesi’nin uzun zamandır yalnızca görüntüde hukuksal kurallara uyduğu ama özellikle tek adam rejiminin inşası sürecinde yargının da tek adama bağlandığı bilinen bir gerçektir. Sermaye devleti kendi anayasasını çiğnemekte sorun görmemektedir. Atanma konusunda yaşanan mağduriyetler için adalet arayışı mahkemeler ile sınırlı kaldıkça bir çözüme ulaşılamayacağı açıktır. Kağıt üzerinde yazılı olan yasal hakların mevcut halinin bile ancak güçlü mücadeleler sonucu kazanılmış olduğu unutulmamalıdır. Bu yasaların fiilen uygulanması, aynı şekilde, çeşitli mücadele yöntemlerinin geliştirilmesine bağlıdır.

Devlet kadrosuna alınmak önceden güvenceli bir iş olarak görülüyordu. Ancak AKP’nin, son yıllarda Gülen cemaati ile tutuştuğu kavgayı da bahane ederek, devlet kurumlarını kendi çizgisine göre dizayn etmenin türlü yöntemlerini uygulamaya başlaması ile bu algı kırıldı. Atanma meselesinin dışında, Alo İhbar Hattı gibi kanallarla ispiyonlama kültürü yaratılması da sorunun diğer parçası. İnsanlara AKP’ye üye olmak ya da düşüncelerini ifade etmekten korkmak dayatılıyor. Emekçilerin de tercihi bu yönde olabiliyor ve ekonomik kaygılar sermaye devletinin kullandığı bir sopa işlevi taşıyor. İşçi ve emekçilere hem örgütsüzlük dayatılıyor hem de onursuzluk.

Tüm bunlara karşın işini savunan ve bunun mücadelesini sokaklarda da sürdüren onurlu kamu emekçileri, bulundukları alanlardan sermaye devletine karşı seslerini yükseltiyorlar. Toplumun diğer kesimlerinin de kamu emekçilerinin mücadelesine omuz vermeleri ve bunu sermaye iktidarına karşı topyekûn mücadelenin bir parçası olarak görmeleri gerekiyor.

 

 

 

 

Aliağa’da “Kriz ve Sınıf Mücadelesi” paneli

 

İzmir İşçi Kurultayı’nın ön çalışması olarak Aliağa’da krize karşı yan yana gelen işçilerle planlanan panel 22 Aralık’ta Petrol-İş’te gerçekleştirildi.

Panel başlamadan önce Petrol-İş Aliağa Şube Başkanı Ahmet Oktay kısa bir konuşma yaptı. Ardından moderatör tarafından kurultay çalışmasının neden başladığı ve nasıl yan yana gelindiği aktarıldı. Son üç aylık dönemde yapılan çalışmalar, direniş ziyaretleri ve toplantılar anlatıldı.

İlk söz Temel Demirer’e verildi. Demirer, “Sınıf mücadelesinin bugünkü durumuna takılmamak gerektiğine inanıyorum. Bugünden daha kötü günler de gördüm, 15-16 Haziran’ı da gördüm” dedi. Krizin etkileri, alım gücünün düşmesi, intiharlar, yoksulluk gibi konuları işleyen Demirer, “İyi kapitalizm yoktur” diyerek Tüpraş TİS sürecini ve muhalif görünen Koç Holding’in konumunu anlattı. “Kapitalizm bir adaletsizlik sistemidir, cehhnnemdir. Dünyada sendikalı işyerlerinin %85’inde grev yasağı vardır. 2019 yılında 680 bin işçi sendikacı tutuklanmıştır” diyerek işçi sınıfı mücadelesinin anti-kapitalist olması gerektiğini vurguladı. Demirer konuşmasının devamında dünya çapında işçi hareketinin yükseldiğini belirtti, bu eylemlerdeki şiarların gösterdiği sınıfsal tutuma işaret etti.

İş cinayetlerinin ve intiharların son 10 yıllık AKP döneminde arttığını söyleyen Demirer, son olarak sendikaların işçilerin sözcüsü olduğunu, masada karşısında burjuvazi olduğunu unutmamak gerektiğini vurguladı.

İkinci olarak İzmir İşçi Kurultayı Temsilcisi söz aldı. Temsilci Türkiye işçi sınıfının mevcut verili tablosunu, krizin etkileriyle birlikte aktardı. Sermaye devletinin arttırdığı baskı politikalarından, sendikal bürokrasiye değin sınıfın önündeki engeller sıralandı. Kurultay çalışmasının dayanışma ve mücadeleyi örgütlemek için bir adım olduğunu vurgularken taban örgütlülükleri ve fabrikalar arası kurullar kurmak, eğitim çalışmaları yapmak, direnişteki işçilerle dayanışmayı yükseltmek gibi somut öneriler yaparak konuşmayı sonlandırdı. Konuşmaların ardından soru, cevap ve öneri kısmına geçildi.

Panel 5 Ocak pazar günü saat 13.00’te İzmir Barosu’nda gerçekleştirilecek İzmir İşçi Kurultayı’na katılım çağrısı yapılarak son buldu.